Neden Oynuyoruz?

Hoş geldin. “Neden oyun oynarız?” sorusu, yıllardır kendi kendime cevap aradığım bir soruydu. Zaman geçtikçe bazı şeyler yerine oturuyor ve cevaplar daha net görülüyor. Bu bir anda yaşanan bir aydınlanma değil elbette ama özellikle son birkaç yılda oyunlarla ilişkimi daha sağlıklı kurabildiğimi fark ettim. Bu faydayı görünce de paylaşmak istedim. Çünkü büyüklerin dediğinin aksine, oyunlar hiç de boş işler değil.

Herkesin kendince bir eğlenme biçimi var. Kimisi konserlere gider, kimisi arkadaşlarıyla buluşur, bulmaca çözer, bitki yetiştirir ya da macera peşinde binalara tırmanır. Kimileri de saatlerce TikTok’ta, Instagram’da kaydırır ama bir süre sonra ne yaptığını sorgulayıp telefonu fırlatır bir kenara. Eğlenceye olan açlığımız bitmez. Bu noktada video oyunları, dünyanın en büyük eğlence sektörü hâline geldi.

Oyun dünyasına girdiğinde kaybolmak kolaydır çünkü inanılmaz çeşitlidir. Hep söylerim: Her insana uygun bir oyun mutlaka vardır. İster aksiyon dolu FPS, ister keşif odaklı rol yapma oyunları… Hatta teknolojiyle arası olmayan halamız, teyzemiz bile bir ara bir şekilde bir oyun oynamıştır. Bu onu bir “gamer” yapar mı? Ayrı mesele ama sonuç değişmez: Oyun her insana hitap eder.

Bilimsel açıdan bakarsak, oyun oynarken beynimiz “State of Play” denilen özel bir duruma girer. Tüm dikkatin ekrana odaklanır, kalp atışın hızlanır, zaman nasıl geçer anlamazsın. Bu duruma akış hali veya “Flow” da denir. Spor yaparken ya da bir sanatla uğraşırken de aynısı yaşanır. Bizi gerçek dünyadan koparır, sorunları unutturur.

Tabii bu kaçışın bir ismi de var: Escapism (kaçışçılık). Genelde olumsuz bir çağrışımı vardır ama dozunda olursa tam tersine zihni dinlendirir, güç toplatır. Bu durumu iki örnekle anlatayım:

Birincisi Saldıray. Kendisi sorumluluk sahibi, çalışkan bir öğrenci ama yorulduğunda biraz oyun oynayıp kafasını boşaltıyor. Oyun onun için bir mola.
İkincisi Yıkıl Tay. Bu arkadaş sorumlulukları boşlayıp sürekli oyun oynuyor, duş almıyor, ödevleri erteliyor. Oyun onun için bir kaçış değil, yıkım.

Gördüğün gibi oyun da bir araç: İyi kullanırsan faydalı, kötü kullanırsan zararlı. Hepimiz zaman zaman Yıkıl Tay gibi olabiliriz. Önemli olan, çekici (yani oyunları) yıkmak için değil, inşa etmek için kullanmak. Kaçmak yerine bazen yüzleşmek gerekir. O zaman oyunlardan da daha çok keyif alırsın.

Bir de oyunların hikâye boyutu var. Eskiden Mario prenses peşinde, Street Fighter’da kimsenin neden dövüştüğü belli değilken, şimdi oyunlar sinema kalitesinde hikâyelere sahip. Hatta film ve dizilere uyarlanıyor. Oyunlar, film ve dizilerden daha derin bir deneyim yaşatır çünkü pasif izleyici değil, aktif katılımcı olursun. Kendi kararlarını alır, sonuçlarına katlanırsın. Bu, anlatılan hikâyeye bağlanmayı güçlendirir.

Hepimizin aklına bir örnek gelir: Red Dead Redemption 2’nin sonu mesela… Gözümüzden yaş gelmeyen kaldı mı? Büyük firmalar dışında bağımsız oyunlarda bile şaheser hikâyeler var. Gece çayını, abur cuburunu alıp o dünyaya dalmak gibisi yok.

Bir de oyunları başkalarıyla paylaşmak var ki, işin en güzel taraflarından biri bu. Hepimizin çocukluğunda arkadaşlarla oynanan oyunların yeri ayrıdır. İnternet kafeler, aynı klavyede, gamepad’de kavga dövüş geçen akşamlar… Şimdi teknoloji sayesinde dünyanın öbür ucundaki biriyle aynı anda oynayabiliyoruz.

Daisy’de yaptığım bir trollü anlatmadan geçemem: Yerde yaralı numarası yapıp birini oyalarken arkadaşıma sniper fırsatı yaratmak… Ama adam o kadar iyi kalpli çıktı ki plan bozuldu ve yıllardır dostuz. Oyunların sosyalliği işte tam da bu: Bir troll planı bile arkadaşlığa dönüşebiliyor.

Sonuç olarak, oyunlar sadece bir eğlence değil; kaçış, keşif, hikâye, macera ve dostluk kaynağıdır. Yeter ki bu zamanı bilinçli kullanalım. Çekici yıkmak için değil, güzel bir şeyler inşa etmek için kullanalım.

O yüzden hala “Neden oyun oynuyorsun?” diye soran olursa, kısa cevabın şu olsun:
“Çünkü hayatın sıkıcılığından biraz olsun kurtulmak, başka dünyalara dalmak, kendimi daha iyi hissetmek ve bazen de güzel dostluklar kurmak için.”

Yorum yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz